'Bayındırlık ve İskân Bankası kurulsun'
İnşaat sektöründe 42 yıllık geçmişi olan Ataşlar Grup'tan yurt içi ve yurt dışı müteahhitlik işlerinde finansal sirkülasyonun sağlıklı işlemesi için dikkat çekici bir öneri geldi.
MEHMET SAFA CANAT - HASAN CANAT / İSTANBUL

Ataşlar Grup Yönetim Kurulu Başkanı Abdurrahman Ataş, "Halkın bankası var, çiftçilerin bankası var, belediyelerin bile İller Bankası adında bankası var" diyerek yurt içinde ve yurtdışında taahhüt projeleri inşa eden müteahhitlerin de teminat mektubu sıkıntısı yaşamaması için Bayındırlık ve İskân Bankası kurulması gerektiğini ifade etti.

Projelerimizle devam...

1978 yılından beri inşaat sektöründe faaliyet gösterdiklerini belirterek sözlerine başlayan Abdurrahman Ataş, "1964 Diyarbakır doğumluyum. Kalabalık bir aileyiz, 10 kardeşiz, ben 7. evladım. İlkokul mezunuyum. Geçmişte simit sattık, çekirdek sattık, boyacılık yaptık. İlkokul bittikten sonra inşaat sektöründe tesisat ve kalorifer işlerinde çırak olarak çalıştım. 1978'den beri inşaat sektöründeyim. Kalorifer tesisatı işlerinde usta olana kadar çalıştım. Usta olduktan sonra inşaat malzemeleri üzerine küçük bir mağaza açtım. 1991 yılına kadar yaklaşık 10 yıl boyunca hem inşaatlarda ustalık yaptık, hem de inşaat malzemeleri sattık. 1988 yılından sonra yap-sat işlerine başladık. İlk önce iki tane bina yaptık. Daha sonra hep büyük siteler inşa ettik. En son 2017 yılında Diyarbakır'da 90 bin m²'lik bir site inşa ettik. Şu anda devam eden yap-sat ve taahhüt projelerimiz var. Ankara Ovacık'ta 12 bin m²'lik bir yap-sat projemiz devam ediyor. Yine Ankara'da Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın uhdesinde bir spor tesisi inşa ediyoruz. Bursa Gemlik'te belediye için 168 konutluk bir sosyal konut projesi inşa ettik. Gemlik'te TOKİ'den ihalesini aldığımız toplam 224 konut ve 12 dükkân olan projemizi de bitirdik. Diyarbakır'da inşaat malzemeleri satan mağazamız duruyor. Kendi emeğimizle öğrencilik günlerimizden beri babamızdan bir kuruş para almadan bugünlere geldik" dedi.

Dönüşümde ortak payda: Fedakârlık

Kentsel dönüşüm konusunda vatandaşlara önemli tavsiyelerde bulunan Ataş, "Biz uzun yıllardan beri siteler inşa ediyoruz. Her zaman sosyal donatıları ile birlikte depreme dayanıklı binalar inşa etmeye çalıştık. Biz bir bina inşa ederken sanki içinde kendimiz yaşayacakmışız gibi inşa ederiz. Bizim Diyarbakır'da inşa ettiğimiz siteler 10 şiddetindeki bir depreme karşı dayanıklı kalabilir. Çünkü binaları inşa ederken temelinde gerekirse daha derinlere inerek radya temel sistemler kuruyorduk. Biz içimize sinmeyen hiçbir işi yapmayız. Bunları her işadamı düşünürse depremlerde binalar yıkılmaz. Bizim yaptığımız siteler ortadadır. Şu ana kadar bir çatlak bile olmamıştır. Ne kadar demir gerekiyorsa, ne kadar çimento gerekiyorsa hiç esirgemeyiz. Betonları sulamaya çok özen gösteririz. Çünkü beton su ile sağlamlaşır. Biz şahsen yeni binalar inşa eden bütün müteahhitlerin bu hassasiyetle hareket etmesini temenni ediyoruz. Vatandaşların da sağlıklı binalarda yaşamaları için fedakârlık yapmaları gerekiyor. Eski binalarda yaşayan insanlar hem kendilerini hem de ailelerini düşünmelidir. Binaları yenileneceği zaman bir daire yerine iki daire istemek doğru bir davranış değildir. Bu konularda ihmalkâr davrandığımız için depremlere hazırlıksız yakalanıyoruz. Deprem olduktan sonra hiçbir şey o yitip giden canları geri getirmiyor" diye konuştu.

Kentsel dönüşümün güvencesi: Devlet

Kentsel dönüşüm projelerinde devletin ve milletin el birliğiyle hareket etmesi gerektiğine vurgu yapan Ataş, "Devletimiz ve milletimiz el birliğiyle hareket ederek kentsel dönüşüm projelerini tecrübeli müteahhitlerle birlikte hızlı bir şekilde tamamlamalıdır. Kentsel dönüşüm adı altında işini düzgün yapmayıp hem vatandaşı hem de devleti mağdur eden müteahhitler de var. Bunlara karşı da çok dikkatli olmalıyız. Eğer bir müteahhit ne kadar güçlü olursa olsun, kentsel dönüşüm projelerinde vatandaşla karşı karşıya gelirse o projeler 50 senede bitmez. Devlet, müteahhit ile vatandaşı asla karşı karşıya getirmemelidir. Depreme dayanıklı çağdaş yaşam alanları inşa etmeyi amaçlayan kentsel dönüşümün güvencesi devletin elinde olmalıdır. Devlet ilgili kurumları vasıtasıyla riskli yapıları tespit edip vatandaşa bunu anlatacak. Vatandaşların ayağına kadar gidip 'Şu anda oturduğunuz eviniz depremde hasar görebilir ve yıkılabilir. Biz size depreme dayanıklı konutlar inşa edeceğiz. İçinde sosyal alanları da olacak. Çocuklarınız site içinde güvenli bir şekilde oynayacak. Binalar inşa edilirken sizin geçici bir süre başka bir evde yaşamanız için kira yardımı da yapacağız' denilecek. Çünkü vatandaşlar bu konuda bilinçli değil. 'Ben gecekonduda yaşıyorum, benim bir sıkıntım yok ki' diyen insanlar var. Maalesef o işler öyle olmuyor. Yakın zamanda Elazığ'da yaşanan deprem Malatya'da bile hissedildi ve Malatya'daki köylerde tek katlı yapılar çöktü. Temeli ve altyapısı sağlam olmayan bütün yapılar depremde hasar görebilir ve çökebilir. İnsanların eski zihniyetle yaptığı kerpiç evler son yaşanan depremde maalesef yıkıldı. Ülkemizde insan hayatının bu kadar ucuz olmaması gerekiyor. Yeni site alanları inşa ederken mahalle kültürünü de yaşatmalıyız. Sosyal donatı diye bilinen okul, cami, çarşı, spor salonu, kültür merkezi, piknik alanı, bisiklet parkuru ve bunun gibi benzeri yapıları da birlikte inşa etmeliyiz" dedi.

Daireler, aile yaşantısına uygun olmalı

Yeni inşa edilecek olan sosyal konutların yöresel özelliklere de sahip olması gerektiğini ifade eden Ataş, "Eskiden olduğu gibi hep birlikte yaşayan büyük aileler kalmadı. Herkes çekirdek aile oldu. Biz mesela 1+1 daire yapılmasına karşıyız. Fakat 2+1 veya 3+1 evler küçük aileler için daha uygun oluyor. Biz de Diyarbakır'daki 7 odalı ve bahçesi olan bir villada yaşıyorduk. Fakat şimdi 3+1 evde yaşıyoruz. Çünkü 18 yaşını geçtikten sonra çocuklarımızın hepsi kendi hayatlarını kurdular. Günümüzde en ideal evler 3+1 evlerdir. Mesela bizim kültürümüzde misafir odası vardı ama artık o da kalmadı. Bunun haricinde 4+1 veya 5+1 evler inşa etmek gereksiz oluyor. Isınması ve temizliği de insanlara yük olabiliyor. Biz inşa ettiğimiz sitelerde mutfak ve banyo ayrımına çok dikkat ediyoruz. Balkonları daha geniş yapmaya özen gösteriyoruz. Amerikan mutfak veya daha farklı konseptlerin geleneklerimize uygun olmadığını düşünüyoruz. Aile yaşantısına uygun evler inşa edilmelidir. Türkiye'nin her bölgesinin kendine has yöresel zenginlikleri vardır. Dolayısıyla depreme dayanıklı yeni evler inşa ederken yöresel zenginliklerimizi de unutmamalıyız" diye konuştu.

Bankalar işadamlarını engellememeli

Son yıllarda Türkiye'de inşaat sektörünün büyük bir ivme yakaladığını belirten Ataş, "Türk müteahhitleri yurtdışında da başarılı işler yapıyorlar. Biz de inşallah Cezayir'de bir konut projesi inşa edeceğiz. Burada en çok vize konusu dikkatimizi çekti. Ülkemizden yurtdışına işçi getirip götürmek vizelerden dolayı çok maliyetli oluyor. Teminat mektubu konusunda ise devletimizin bize yardımcı olmasını istiyoruz. Kendi bankalarımız da bize kolaylık tanıyıp teminat mektubu verebilir. Şu anda işadamlarının önündeki en büyük engel bankalardır. Önceden bankalar bizim ayağımıza gelirdi. Şimdi biz bankalara gidiyoruz ama bize kredi vermiyorlar. Piyasanın durumu bahane ediliyor. Büyük çapta kredi olanakları olduğu zaman da kendi tanıdıkları insanlara kredi veriyorlar. O yüksek meblağlı kredilerin de çoğunun ödenmediğini düşünüyorum. Bizden yüzde 6 oranında teminat isteniyor. Fakat teminatsız kredi verildiği de oluyor. Bu noktada özellikle devlet bankalarının adil olması gerekiyor. Kimse bankaları dolandırmasın ama bankalar da bu konulara biraz dikkat etsin. Mesela bizim geçmiş yıllarda aldığımız bir krediye yüzde 40 oranında faiz uygulanmıştı. Biz daha sonra ülke ekonomisi düzelince o yüzde 40'lık oranı yüzde 10'lara kadar düşürerek yapılandırdık. Devlet bankaları bu konularda biraz daha duyarlı ama özel bankalar ülke ekonomisinde en küçük bir kriz çıktığı zaman direkt olarak kredi verdikleri işadamlarına baskı yapıyorlar. Teminat olarak gösterilen her şeyin yarı fiyatına satılacağını söylüyorlar. En azından devlet bankalarının bu konularda işadamlarına hem yurt içinde hem de yurtdışında destek olmalarını temenni ediyoruz. Biz herhangi bir projemiz için kredi istediğimizde bizden kar marjımız kadar teminat isteniyor. Harç parası diye bilinen masraflar bile işadamlarını zor durumda bırakıyor. İşadamlarının çoğu 'sermayemize dokunmayın' diye bankalara feryat ediyor. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı kapatıldı. Bunun yerine Bayındırlık ve İskân Bankası kurulmalıdır. Böyle bir banka kurulursa işadamlarının önündeki engeller kalkar ve işsizlik yüzde 10'a kadar düşer. Halkın bankası var, çiftçilerin bankası var, belediyelerin bile İller Bankası adında bankası var. Fakat bizim gibi hem yurt içinde hem de yurtdışında inşaat taahhüt işleri yapan ve teminat mektubu sıkıntısı yaşayan işadamlarının bankası yok. Eğer kapatılan Bayındırlık ve İskân Bakanlığı'nın yerine Bayındırlık ve İskân Bankası kurulursa Türkiye'deki bütün müteahhitlerin teminat mektubu sıkıntısı çözülür" diyerek sözlerini tamamladı.

UYARI: YUKARIDAKİ RÖPORTAJ SADECE MEDYA ÇALIŞMASIDIR. ERCİYES GRUP OLARAK BU ŞİRKETLE HİÇBİR TİCARİ BAĞIMIZ YOKTUR.