Yüksek tenzilatlara çözüm bulunmalı
Eren İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Eren, Türkiye'deki kamu ihalelerinde son yıllardaki ihalelerdeki yüksek tenzilatlara çözüm bulunması gerektiğini söyledi.
MEHMET SAFA CANAT - HASAN CANAT / İSTANBUL

DSİ’nin yatırımları ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Türkiye’de suya yapılan en büyük yatırımlar GAP ve DAP yatırımlarıdır. Yatırımlar bugün de tüm hızıyla devam ediyor. Aslında ülkemiz kurak bir ülkedir. Nehirler taşıp seller olduğunda ülkemizde çok su olduğu zannediliyor ama öyle değil. Dolayısıyla bizim zengin su kaynaklarımız yok. Biz su kaynaklarımızı en iyi şekilde değerlendirmek mecburiyetindeyiz. Bu konuda teknolojik imkanlar da işimizi kolaylaştırıyor. Açık sulama sistemi olan sulama kanalları şimdi kapalı sulama sistemi olarak inşa ediliyor. Hakeza damla sulama sistemi de günden güne yaygınlaşıyor. Buradaki en büyük mesele tarım konusunda yeterli bilince sahip olmamamızdır. Bugün DSİ Türkiye’nin dört bir yanında devasa yatırımlar yapıyor. Barajlar, sulama kanalları ve göletler inşa ediliyor. Fakat hala suyu ne şekilde kullanacağını bilmeyen, toprağının verimini ölçemeyen çiftçiler var. Nasıl ki ülkemizde Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na bağlı Devlet Su İşleri adında bir kurum varsa Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı olarak da mesela sadece tarımla ilgili bir kurum kurulabilir. Devlet Su İşleri alanında tecrübesi olan ve suya gerçekten yön veren bir kuruluştur. Tarım konusunda ne yazık ki aynı şeyi söyleyemiyoruz. Türkiye’nin her bir köşesindeki tarım arazilerinin nasıl sulanacağı, neler yetiştirileceği hususunda yeterli çalışma yok. Bu konuda eğitimler ve seminerler verilerek çiftçiler muhakkak bilinçlendirilmelidir. Bir de bizim ülkemizde doğup dışarıya akan sular var. Bu akan suların üzerindeki baraj ve sulama yapılarını da bir an önce bitirmemiz gerekiyor. Biz bugün sahip olduğumuz su kaynaklarından en iyi şekilde istifade edebilirsek yarın uluslar arası platformlarda da söz sahibi olabiliriz.

TECRÜBELİ EKİP İŞLERİ HIZLANDIRIR

Son yıllarda özellikle Karayolları ve DSİ’de kadrolu eleman alımı yok. Böyle bir durum devlet yatırımlarına nasıl yansıyor?

Eskiden bütün yatırımlar devlet tarafından yapılıyordu. Başlıca devlet idareleri olan DSİ ve Karayolları gibi yatırım kurumları mühendisler için bir okuldu. Yüksek tahsilini tamamlamış mühendisler çıraklık, kalfalık ve ustalık dönemlerini bu kurumlarda tamamlardı. Bunun da özel sektöre çok büyük katkıları oldu. Ben de 1968 yılında DSİ’de çalıştım. Bizim aynı kurumda beraber çalıştığımız ağabeylerimiz yurtdışına gidip kendilerini yetiştirirdi. Bir de o dönemde devlet bakanları kamu kuruluşları ile ilgili boş kararnameyi neredeyse gözü kapalı imzalar, kararnamedeki maddeleri kurumlar belirlerdi. Dolayısıyla kurumlar arasında büyük bir güven dayanışması vardı. Gerçi Türkiye’de o zamanlarda bu kadar büyük işler yoktu ama işler de sağlıklı bir şekilde bitirilip teslim edilirdi. O dönemlerdeki hükümetler DSİ ve Karayolları ile çok yakından ilgilenirlerdi. Eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel Bey, DSİ’nin ilk genel müdürlerindendir. Böyle devam ederken bir gün geldi, 10195 sayılı kanun değiştirildi. Artık devlet kurumlarında çalışan bütün mühendisler işçi statüsünden memur statüsüne getirildi ve herkes 657’ye tabi oldu. Günü birlik alınan bu karar çok büyük sıkıntılara sebep oldu. Refah seviyesi önceden çok iyi olan mühendislerin aylık ücretleri de düşmeye başlayınca ayrılmalar başladı. Şimdi bugünlerde ise o yılların bir etkisini görebiliyoruz. Birçok mühendis düşük maaşa devlet kurumlarında çalışmak istemiyor. İdareler kendi içlerinde projeleri denetleyecek kontrol ve denetim birimleri kuruyorlar ama bir çözüm yok. 3-4 tane tecrübeli mühendisin yapacağı kontrol müşavirliği için 50-60 tane tecrübesiz mühendisi çalıştırıyorlar.

HES’LER BÖLGESEL PLANLANMALI

Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın HES projeleri ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?

HES projelerine günümüzde halen itiraz ediliyor. Bir yere HES projesi inşa ederken o bölge halkının ihtiyaçlarını da düşünmek gerekiyor. Çünkü Anadolu’nun birçok yerinde nesiller boyu aynı yerde yaşamış aileler var. Bir anda o bölgeye yönelik HES inşa ederek o insanların rızasını almamak doğru olmaz. Bunun için HES yatırımlarının bölgesel yapılması gerekiyor. Mesela HES’in inşa edildiği yerdeki bölge halkı hayvancılık yapıyor. Yüklenici firma bunun yollarını da yapmalıdır. Bölge halkının uğraş verdiği alan ne ise ona yönelik teşvikler olmalıdır. HES inşa edilmeden önce bölge halkının eğitim, ulaşım, altyapı ve güvenlik ihtiyaçları giderilmelidir. Bu teşvikler yapılıp, bölge halkının zaruri ihtiyaçları temin edildiği zaman hiçbir yerde HES projeleri eleştirilemez.

MÜTEAHHİTLİĞİN SONU

Kamu ihale sistemi ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Şimdi ülkemizdeki kamu ihalelerinde bir tarafta işi ucuza yaptırmak isteyen kamu idareleri, diğer yanda da yüksek tenzilatlar yapıp kar marjını düşürerek işini bitirmeye çalışan müteahhitler var. Bu iki durum birbirine zıt durumlardır. Rahmetli Turgut Özal kendi döneminde ihalelerdeki tenzilatlar ile ilgili bir düzenleme yapmıştı. Eski işler tenzilatlı fiyatlarına göre devam edecek, yeni işlerde en fazla yüzde 20 tenzilat yapılabilecekti. Bunun için bir fiyat farkı kararnamesi çıkartıldı. Bu sefer de bütün müteahhitler ihalelerde yüzde 20 tenzilatlı teklifler verdi. Bu tenzilatlara göre idareler firmaların tecrübesine ve finansal durumuna göre notlar veriyordu. Bu da fayda etmedi. Daha sonra ortalama fiyat sistemine geçildi. Ortalama fiyat sisteminde ihalede bütün tenzilatlar hesaplanıyor, ortalama tenzilat fiyatına göre işler veriliyordu. Burada da müteahhitler dışarıda uzlaşarak ortalama fiyatın altında veya üstünde fiyatlar vermeye başlayınca işin içinden çıkılmaz hale gelindi. Müteahhitler iyice kompleks yaptı. Bunun sebebi müteahhit sayısının çok olması ve herkesin iş almak istemesiydi. Kamu idareleri bu durumla baş edemeyince en düşük fiyat teklifi verenlere işler vermeye başladılar. Bir de üstüne Kamu İhale Kurumu kuruldu. Artık tenzilat sistemi tamamen şeffaf bir hale geldi. Kamu ihale kanununu şikayet etme hakkımız yok. Çünkü herkese aynı şekilde uygulanıyor. Mukavelelerde her şey yazıyor. İhaleye giren firmalara şartnameler veriliyor, daha sonra müteahhitler ihalelere girerek düşük fiyat teklifleri ile iş alabiliyor. Burada uygulamada çok büyük sıkıntılar var. 100 trilyonluk işin kar marjını düşük göstermek adına 70 trilyon bedelle iş ihaleye çıkıyor. Daha sonra işi bir firma 35 trilyona alıyor. Yine yüzde 65 tenzilat oluyor. İhalelerde kaideler ve kurallar kalıcı ve sürdürebilir olursa insanlar o kurallara uyar. Biz Türkiye’de müteahhitlik sektöründe sona gelindiğini düşünüyoruz. Eğer bu şekilde devam ederse çok sayıda müteahhit iflas edebilir. Bunun en büyük sebebi Türkiye’de 200.000 müteahhit olmasıdır. Bu kadar müteahhidi ancak ve ancak kurallarla idare edebiliriz. Bugün Avrupa’da ve Amerika’da Türkiye’deki kadar müteahhit yok. Biz mühendislik ve müşavirlik hizmetleri anlamında Arabistan’ı örnek alabileceğimizi düşünüyoruz.

UYARI: YUKARIDAKİ RÖPORTAJ SADECE MEDYA ÇALIŞMASIDIR. ERCİYES GRUP OLARAK BU ŞİRKETLE HİÇBİR TİCARİ BAĞIMIZ YOKTUR.