Üretim yapmayanın tüketim hakkı yoktur
Kayalar İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Tahsin KAYA, Türkiye'de ekonominin acilen üretime dönüştürülmesi gerektiğini söyledi.
MEHMET SAFA CANAT - HASAN CANAT / İSTANBUL

Tahsin KAYA kimdir? Bugüne kadar neler yaptı?

Aslen Rize’liyim. Dedemin dedesi Adapazarı’na yerleşmiş. Biz de orada büyüdük ve yetiştik. Tahsilim ortaokul. Hayatımızı tırnaklarımızla kazıyarak geçirdik. Bizim mesleğimiz dede mesleğimiz olan kerestecilikti. Sakarya Muhaberesi’nde dedem şehit düşünce biz de kerestecilik taşeronluğu yapmaya başladık. 1952 yılında ortak kereste fabrikası kurarak ticaret hayatına atıldım. 1960 yılında İstanbul’a geldik. Bir müddet sonra inşaatçılık, yap-sat yaparak inşaat sektörüne de atıldık. Kendi başımıza müteahhitlik yapmaya başladık ve bugünlere geldik.

Kayalar İnşaat firmasının faaliyet alanları nelerdir?

Firmamızın faaliyet alanları çok geniş. Kolları ve yan şirketleri olan bir grup. Gayrimenkul, petrol, turizm ve inşaat sektöründe yer alan bir firmayız. Ayrıca Şerefiye İçme Suyu ve Kuzuluk Maden Suyu firmalarımız da var.

2490 SAYILI İHALE KANUNU DEĞİŞMEMELİYDİ

Son 5 yıldır kamu ihaleleri değişti. Halen değişecek ve geliştiriliyor ifadeleri kullanılıyor. Yılların tecrübesi ile bu konuda neler söylemek istersiniz?

Bizim ülkemizde bir zamanlar 2490 sayılı ihale kanunu vardı. Bu yasayı ANAP iktidarı değiştirmeye başladığı zaman o zamanlar ki müteahhitler birliğinde ben bu kanunun savunulmasını istedim. 2490 sayılı ihale kanununun değişmesini istemedik. Bu kanun 46 maddelik şeffaf bir kanundu. Kimsenin inisiyatifi yoktu. Her yer açık pazardı. Bu kanun kimseye yetki vermezdi. Herkes gider, tenzilatını yapar, ihaleyi alırdı. Yani bu kanun hükümetin kanunu gibiydi. Bu kanun değişti, Ülke karıştı. Bu olaylar yüzünden çok kişi suçlandı ve zan altında kaldı. O yüzden yasalar biraz açık olursa her insan işini yapar. Ben şu an başbakan olsam bu yasayı değiştirirdim. Yüce Divan ve bu kadar mahkeme kurulmazdı. Fakat hiçbir şey sorunun çözülmesine yetmiyor. Sorun halen devam ediyor. Dediğim gibi 2490 sayılı ihale kanunu değişmeseydi Türkiye bu kadar çalkalanmazdı. Aradan yıllar geçince ihale kanunları arzuhale döndü. Sanki yaz-boz tahtası. İstikrarsızlık ekonominin can düşmanıdır. Türkiye’nin ekonomisi kalp hastası bir insana benziyor. Ben iş hayatına atıldığımdan beri bu durum böyledir. Kerestecilik yaparken kereste fiyatı yükselince sevinirdik. Bu alışılagelmiş bir şey. Ben şimdi demiri 600 liradan alıyordum. Şimdi 1.100 lira oldu. Enflasyon durdu. Durmaz. Neden durmaz. Türkiye’nin temelden bir rahatsızlığı var. Türkiye’nin inşaat yasaları halen belirsiz. Rahmetli Bülent ECEVİT 1974 Kararnamesi’ne sadık kalmasaydı yurtdışına gidemezdik. Eğer o kararname çıkmasaydı ülkede bir tane müteahhit kalmazdı. Bu iktidarın enflasyonu bu şekle getirmesine şaşırıyorum aynı zamanda takdir ediyorum. Fakat güzel ülkemiz üzerine çok kötü oyunlar oynanıyor. Üretim yapmayanın, tüketim hakkı yoktur. Bizim acilen ekonomiyi üretime dönüştürmemiz lazım. Tekrar söylüyorum: Sanayi! Sanayi! Sanayi!. Yani hep üretim. Başka çaremiz yok. Sanayicimiz üretsin de ne üretirse üretsin. Yeter ki mikrop üretmesin.

DEVLET SANAYİCİYE DE DESTEK OLMALI

Son yıllarda inşaat sektöründe büyük bir hareketlilik var. Bu hareketlilikte Türk ekonomisi için sevindirici bir gelişme. Efendim bu hareketliliğin devamı ve daha büyük projelerin hayata geçirilmesi için devlete ve meslektaşlarınıza tavsiyeleriniz nelerdir?

Devlet bu konuya TOKİ kanalıyla bir destek vermiştir. Gönül isterdi ki devlet bu desteği sanayiciye de versin. Konut ihtiyacı kolay kolay bitmez. Hedeflerimize fiziki durumumuza bakarak gitmezsek iyi olmaz. Şu an devlet de konut yapıyor. Özel konutlar da yapılıyor. Bu israfa müsait değiliz. Aslında konut açığı hem çok var, hem de hiç yok. Yani insanlar başını sokacağı bir ev mutlaka bulur, ama önemli olan huzurlu ve depreme dayanıklı evlerde yaşamak. Bunun için de öncelikle sanayiimizin gelişmesi lazım. Devlet yollar yapacak, o yolları aydınlatacak, iş sahaları kurup vatandaşa iş imkanı sağlayacak. Devletin görevi bu. Tüketiciye sıra sıra gideceksin. Önce para kazandıracaksın sonra harcatacaksın. O yüzden bu kadar konuta ihtiyaç şimdilik yok. Sırf bu yüzden 1989 yılında Emlak Bankası batmadı mı? Örneğin; Ataşehir’de bir konutun fiyatı şu an 800 milyar. Bugün 800 milyara kim konut alabilir veya Mortgage sistemiyle ne kadar zamanda ödeyebilir? Konuta fakir-fukaranın ihtiyacı var. Zengin adamın konuta ihtiyacı yok ki. Peki bu kadar parayı nasıl kazanacağız. Sanayi ile kazanacağız. İşsizlik halen var. Şartlar birçok şeye müsait değil. Halkın parası devletin elinde bir cihaz gibidir. Sürekli geleceğe yönelik şeyler yapılmalıdır. Geriye dönük işler yapılmamalıdır. Dokuzuncu Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman DEMİREL zamanında sanayicilere dedi ki: “Sanayi yapacaksanız, gelin size Çankaya’da yer vereyim”. Türkiye’nin kalkınacağı sanayii, petrol, tarım ve hayvancılıktır. Şimdi et bile ithal etmeye başladık. Sınırdan hayvan kaçırtmamak için elimizden geleni yapıyorduk. Şimdi sınırdan hayvan alıyoruz. Türkiye bu hale geldi.

İSTANBUL'UN SORUNU GECEKONDULAR

İstanbul’un daha güzel olması için Büyükşehir Belediyesi neler yapıyor ve neler yapmalıdır? Yani İstanbul’a şu eser yakışır dediğiniz bir projeniz var mı?

Şimdi İstanbul 1950 yılından bu yana gecekondulaşmadan dolayı çok yara aldı. İstanbul’un bütün sorunu gecekondudur. Bu bir yara. Gecekondu arazilerini şimdi değerlendirmeye başladılar ve yavaş yavaş yaralar sarılmaya başladı. Ankara’da buna Murat KARAYALÇIN başladı. Melih GÖKÇEK de bu işi çok güzel bir şekilde yürütüyor. Ankara’nın çehresi değişti, modern bir şehir oldu. Bunu inkar etmemek lazım. İstanbul’da da Haşim İŞCAN zamanında başladı. Tüneller ve yollar yapıldı. Sonra Bedrettin DALAN geldi. O da bir şeyler yaptı. Nurettin SÖZEN geldi. Altyapıya yöneldi. Sonra Recep Tayyip ERDOĞAN geldi. Öyle yapmadı. Ne yaptı? Bugüne kadar düşünülen ama hayata geçirilemeyen projeleri raftan indirip değerlendirdi ve İstanbul’a birçok tesis kazandırdı. Şu an ki belediye başkanımız Kadir TOPBAŞ’ın avantajı var. Mimar ve eski Beyoğlu Belediye Başkanı. Gereği neyse onu yapıyor. İstanbul’un gidişatı şehircilik bakımından çok iyi. Fakat bazı binalar İstanbul’un fiziki yapısına yakışmıyor. İstanbul’a gelen turistler hayallerindeki İstanbul’u göremiyorlar. İstanbul’un fiziki konumu çok güzel. Hatta yıllar önce şu an ki başbakanımız, eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, Kazakistan’dan gelen bir devlet bakanını misafir ettiğinde, Sayın Devlet Bakanı ; “Fiziki yapıdan dünyada böyle bir şehir yok. Çok şanslısınız.” demişti. Şu an ki belediye yönetimi gecekondulara göz yummuyor. İnşallah işi politikaya dökmezler.

TÜRKİYE'DEN UMUTLUYUM

Efendim şöyle arkanıza yaslanıp düşündüğünüz zaman uzun yıllar mesleğinizin bir çok zorluklarına göğüs germiş bir müteahhit olarak Türk müteahhitlerini dünya müteahhitleri ile kıyaslarsanız nerdeyiz?

Şimdi onu şöyle açıklayayım. Amerika ile Avrupa’yı fiziki ve maddi yapıdan mukayese edemezsiniz. Maddi yönden Amerika çok ileride olabilir ama Avrupa’nın da fiziki yapısı çok güzeldir. Bizim yabancı müteahhitlerle mukayesemiz de bu şekildedir. Onlar makineleşmiş, sanayileşmiş. Ne lazımsa o makineyi yapıyorlar ve dışarıya da satıyorlar. Biz halen onlardan makine alıyoruz. Yabancı müteahhitlerle biz kendimizi mukayese edemeyiz. Projelerimizi bile onların projeleri ile aynı yapıyoruz. Halen dışarıdan müteahhit getiriyoruz. Buna rağmen yine de güzel şeyler yapıyoruz. 1980 yılından sonra müteahhitlerimiz iyi bir hamle yaptı. Teknoloji dışarıdan geliyor ama yapıcı bir yönümüz var. Yapıyoruz ama ilerleyemiyoruz. Sanayiimize ve teknolojiye gerekli yatırımları yapmadığımız için Avrupa ve Amerika bizden teknoloji bakımından çok ilerdedir. Boğaz Köprüsü’nü bile onlar yaptı. Halen köprünün bakımlarını onlar yapıyor. Otoyollarımızı onlar yaptı. Eğer o dediğim 2490 sayılı kanun değişmeseydi biz yapardık. Türkiye iyiye doğru gidiyor, gidecek. Allah devletimize, milletimize ve silahlı kuvvetlerimize zeval vermesin. Büyüklerimizi dinledik. Bugünlere geldik. Bu yaşıma geldim tek bir şey öğrendim. Hakka-hukuka riayet etmeyen insanların ve devletlerin sonu kötü olur. Ben çok şey kaybettim dürüstlüğümden, çok şey de kazandım yine dürüstlüğümden. Bana babam derdi ki; “Oğlum; çalış, kazan, ye”. Ben yine gururla söylüyorum. Türkiye’den umutluyum. Güzel insanlar güzel işler yapacak.

UYARI: YUKARIDAKİ RÖPORTAJ SADECE MEDYA ÇALIŞMASIDIR. ERCİYES GRUP OLARAK BU ŞİRKETLE HİÇBİR TİCARİ BAĞIMIZ YOKTUR.